13 Eylül 2017 Çarşamba

Hayvanın Gelişi










İngilizcede Beast kelimesi sadece hayvanın değil aynı zamanda canavarın, yaratığın ve çirkinin de karşılığıdır. Çocuk masalı Güzel ve Çirkin’de beast çirkin olarak çevrilse de tam olarak bir hayvan bir yaratık olarak tasvir edilmiştir. Masal dış görünüşün değil iç güzelliğin önemli olduğu mesajını verir. X-Men çizgi romanlarında Beast adlı bir karakter vardır ve dış görünüşü mavi tüylü bir yaratık olmasına rağmen hayvansal içgüdüleri yerine zekâsıyla ön plana çıkar. Burada da dış görünüş aldatıcı olmuştur Beast/Hank McCoy doktorası olan bir bilim adamıdır. Dış görünüş olarak hayvanın iç güzelliği üzerine bir okuma yapılabilecek karakterler haricinde normal dış görünüşün içinden gelen hayvan/canavar örnekleri de verebiliriz. Kurt Adam mitolojisi, Doktor Jeykıl ve Bay Hyde romanı ve yine çizgi roman karakteri Hulk buna verilebilecek birkaç örnek. Son on yılda çoklu kişilik bozukluğunu işleyen filmler arasında bir tanesi yönetmeni oyuncuları ve sürpriz sonu sayesinde adından çokça bahsettirmeyi başardı. Filmin sürprizini kaçırmamak adına filmin ismini söyleyemesek de yine çoklu kişilik bozukluğu hakkında başka bir filmden üstelik bunu saklamaya çalışmayan bir filmden bahsedelim.



















2016 yılı yapımı Split/Parçalanmış filmi yönetmen M. Night Shyamalan’ın kariyerini kurtaran film olarak da biliniyor. Altıncı His filmiyle kariyerini zirveye taşıyan yönetmen ardından gelen filmlerle sürpriz sonların ve kurduğu başarılı atmosfere dayalı filmlerin yönetmeni oldu. Altıncı His sonrası Ölümsüz/Unbreakable, İşaretler/Signs, Köy/Village, çekmesine rağmen Mistik olay/Happening, Dünyadan Sonra/After Earth ve Son Hava Bükücü/Last Airbender gibi unutulmak istenen filmler de çekti. Neredeyse bitmek üzere olan yönetmenlik kariyerini Ziyaret/The Visit filmiyle nispeten kurtararak adına yakışır son filmi Split’i çekmek üzere kredi kazandı. Split Türkçeye Parçalanmış olarak çevrilse de kökeni psikolojide insanın kullandığı bir savunma mekanizması olan splitting yani ayırmaktan geliyor. Bu savunma mekanizmasını kullanarak geçmişte yaşadığı kötü anıların güzelleri bastırmasına engel olduğunu düşünen kişiler, iyi ve kötü kavramlarını kendi yaşantı ve tecrübelerine göre gruplandırıyor. Karşısındaki kişi ya da durumu ve hatta kendini de kötü olarak tanımlanan kısma geçirebiliyor. Filmdeki karakter Kevin Wendell Crumb çocukluk çağında yaşadığı travmatik bir olay sonucu psikopatolojik bir tanı ile tanışır ve karakteri 23 parçaya bölünür. Bir doğum günü partisi dönüşü evlerine gitmek isteyen üç genç kızı kaçırır ve onları kaçamayacakları bir yere kapatır. Tüm hikâyeyi anlatmak yerine hayvandan bahsedelim biraz; Hayvan Kevin’ın 24. Karakteri ve diğer kişilikleri bile hayvandan korkuyor. Film boyunca hayvanın gelişi genç kızları ve Kevin’ın kişiliklerini korkuttuğu kadar bizi de geriyor. Hayvan gerçek mi yoksa diğer karakterler gibi Kevin’dan başkası değil mi aslında. “Acıyı bilmeyen ruhların dünyada yeri yoktur ve yaratığın yemi olmalıdır” düşüncesiyle tuttuğu üç genç kadından birinin hikâyesi ise farklıdır. Genç kızlar hayvanın yemi olmayı bekliyorlar ve zarar görmemeliler. Yaratığın yemi olmanın bir diğer şartı da Kevin'a göre “saf olmayan” genç kadınlar olmalarıdır. Kızlardan biri olan Casey babasını küçük yaşta kaybetmiştir ve babasının arkadaşı olan John tarafından küçük yaşta cinsel istismara maruz kalmaya başlaması onun da kişiliğindeki bozuklukların nedeni olmaktadır. Film boyunca kafamızdaki soru işareti ise Hayvan geldiğinde Casey’in saflığı anlayacak mıdır? Hayvan içimizdeki korkuları ve saflığı gün yüzüne çıkarabilir mi?





8 Aralık 2016 Perşembe

İçinden Dinozorlar geçen Western







Gwangi Vadisi- The Valley of Gwangi


 
Gwangi vadisi filmi hakkında bir şeyler anlatırken 1969 yapımı filmin yönetmeni James O’Connolly’den önce, özel efektlerini yapan Ray Harryhausen’dan bahsetmek gerekiyor. Ray Harryhausen sinema tarihinde özel efektlerin gelişimine bizzat katkıda bulunmuş ve yaptıklarıyla pek çok insana ilham vermiş bir özel efekt uzmanı. 2013 yılında hayata gözlerini yuman sanatçının başyapıtları arasında; 1949 yapımı “Mighty Joe Young”, 1958 yapımı Sinbad Harikalar Diyarında, 1963 yapımı “Jason and the Argonauts” (Altın Postlu Cengâver) ve 1981 yapımı “Clash of the Titans” (Son Emir- Cennetin Kapısı) bulunmakta. Harryhausen Amerikan sinemasının içinde bulunduğu siyasi gerginlikler doğrultusunda popülerleşen, içinde nükleer deneme sonrası ortaya çıkan dev yaratıklar ve mitolojik hikayeler barındıran Fantastik macera filmlerinin aranan özel efekt uzmanıydı. Stop-Motion efektlerin (kare kare görüntülenen minyatür maketler) filmlere neredeyse hiç sırıtmadan yedirilmesi konusunda uzman olan Harryhausen’ın adını sinema tarihine altın harflerle yazdırmış olduğu işleriyle çağdaş sinemayı derinden etkileyen ve ilham alınan eserlerinin yeniden üretimleriyle devamlı gündeme gelmesi gereken bir sanatçı.











Yönetmeliğini James O’Connolly’nin yaptığı, başrollerinde James Franciscus, Gila Golan, Richard Carlson ve Laurence Naismith’in olduğu Gwangi Vadisi filmine gelecek olursak; hikâyede yüzyılın başında Meksika toprakları içinde Vahşi Batı gösterisi yapan bir topluluğun yıldızı olan T.J. (Gila Golan)’ın huzuru eski sevgilisi James Franciscus’un canlandırdığı fırsatçı karakterin çıkagelmesiyle bozulur. Özünde iyi biri olan Tuck, sevdiği kadını unutamamış olsa da tüm hayatını şehir şehir dolaşıp gösteri yaparak geçirmek değil kısa zamanda fırsata çevirebileceği imkânlar sayesinde büyük paralar kazanmak istemektedir. Bu arada Tuck’ın gösterinin düzenlendiği arenaya giderken karşılaştığı Profesör (Laurence Naismith) kazılar yapmakta ve 50 milyon yıl öncesinden kalma fosiller bulduğunu iddia etmektedir. T.J. ve ekibi gösteriye daha çok seyirci çekmek için bir şans yakalarlar, yerel halktan olan çalışanlardan biri aslında efsane olan El Diablo’yu bulmuştur. El Diablo kimsenin yolunu bilmediği yasak vadi ’den gelen kedi boyutlarında bir attır. El Diablo’nun gösteriye çıkacak olmasının uğursuzluk ve felaket getireceğine inanan çingeneleri rahatsız ederken, Tuck bunu fırsata çevirip zengin olmayı, Profesör ise yüzyılın buluşuna imza atmayı hayal etmektedir. Gece kampa gelen çingenelerin atı çalıp vadiye geri götürmeleriyle olaylar gelişir.


 
Atı geri götüren çingeneler ve onları takip eden Tuck’la Profesörü bundan sorumlu tutan gösteri ekibinin de takibe katılmasıyla o zamana kadar kimsenin ayak basmadığı vadi, sakladığı gizemlerini bizlerle paylaşır. Önce bir Pterodaktil (kanatlı dinozor) gruptaki yerli çocuğu kaçırır, sonra çocuğu kurtarmaya çalışan ekip karşılarında bir T-Rex bulurlar. Dinozor tarafından kovalanırken vadiye açılan mağaranın ağzı çöker ve dinozoru canlı olarak yakalarlar. Bundan sonrası dev yaratığın medeniyete gelişiyle King-Kong ve Jurassic Park filmlerinden aşina olduğumuz insani hırslar için doğal yaşamından koparılan canlının intikam öyküsü şeklinde ilerler. Devasa arenada zincirlerinden kurtulan dinozorun şehirde sebep olduğu yıkım ve vahşeti başarılı bir şekilde yansıtan filmde, çekilmesinin üzerinden neredeyse 50 yıl geçmesine rağmen insanı şaşırtan birçok sahne mevcut. Dinozorları hemen göstermeyerek günümüzde birçok yönetmenin tercih ettiği sağlam temellere oturtulan hikâye ve merak duygusunu kullanmasıyla başarılı bir atmosfer kuran film, vadiye ulaştıktan sonra vites büyüterek macera türüne ve tekrar şehre dönülüp yaratığın saldırısı sonrası insanların katedralde rehin kalmasıyla da psikolojik gerilim türüne göz kırpıyor. Stop-Motion efektlerin kullanıldığı Fantastik filmlerin hayranları için kesinlikle izlenilmesi gereken bir film Gwangi Vadisi.